Voynich elyazması Ortaçağ’a ait. Ondan öykünerek tasarlandığı söylenen, grotesk figürlerle, sürreal anlatımlarla dolu Codex Seraphinianus ise modern zamanların ürünü. Bilinmeyen bir alfabe ve şifreli bir dille, dünya dışı gibi görünen bir florayı, faunayı, anatomiyi, mimariyi ve tuhaf nesneleri anlatan bu gizemli kitaplar hala bilinmezliklerle dolu...
“Dünyanın en gizemli kitabı” diye adı geçen Voynich el yazması, tuhaf şemaların ve resimlerin eşlik ettiği karmaşık, bilinmeyen bir dilde yazılmış, 240 sayfalık şifreli bir metinden oluşuyor. Kitabın orijinali bugün, Yale Üniversitesi’nin Bainecke Nadir Kitaplar ve Elyazmaları Kütüphanesi’nde korunuyor.
Gün ışığına çıktığı günden bugüne Amerikan ordusunun kriptocularından saygın akademisyenlere ve meraklı araştırmacılara bir çok insan tarafından ortaya atılmış yüzlerce iddia var ama kitap hala gizemini koruyor. Yazarı ve kitabın orijinal adı bilinmiyor. Onu 1912 yılında bir sahafta bulup, deşifre edilebilmesi için tüm dünyaya duyuran Polonyalı kitap koleksiyoneri Wilfrid Voynich'in adıyla anılıyor.
Voynich el yazmasını bulduğunda, içinden 1666 tarihli bir mektup çıkmış. Botanikçi Johannes Marcus’un, Alman felsefeci, mucit ve dilbilimci Athanasius Kircher’e yazdığı bir mektuptur bu. Kutsal Roma İmparatoru II. Rudolph'un botanikçisi olan Marcus, -büyük olasılıkla imparatora gelen- bu elyazmasını dolgun bir ücret karşılığında deşifre etmesini istemiştir ondan. Ama ne Kircher, ne de ondan sonra gelen usta kriptocular, kitabın gizemli kodlarını, garip bitkilerini ve sembollerin ne anlama geldiğini bulamamışlar. Kitabın anlamı, kaynağı ve yazarı konusunda sayısız teoriler üretilmiş: Kimileri kitabı ancak Leonardo da Vinci gibi doğayı gözlemleyen bir dehanın yazmış olabileceğini öne sürmüş; kimileri o tuhaf, kargacık burgacık metinleri ancak otistik bir keşişin yazmış olabileceğini söylemiş. Meleklerin dili ile yazıldığını, hatta kaynağının dünya olmadığını iddia edenler bile olmuş. Gerçek bir elyazması olduğuna ikna olmayıp, aldatmaca olduğunu, abartılı bir şaka olduğunu düşünenler de var ama fonetik ve dil uzmanları, metinde yer alan kelimelerin heceleme sistemine sahip olduğunu, bir ahengi olduğunu ortaya koymuşlar.
İlk bölümde bol bol bitki resimleri, altlarında da girift, okunamayan yazılar var. Bu bölümde yer alan bazı bitkiler tanımlanamamış; hayali olarak çizilmiş gibi görünüyor. Var olan bir bitkiye ait olup olmadığını kestirmek, pek mümkün değil. Elyazmasının ikinci bölümünde, katları açıldığında büyüyen sayfalarda; onların güneş, ay ve gezegenler olduğunu, mevsim döngüsünü ya da hasat zamanını gösterdiğini düşündüren astrolojik ya da astronomik birtakım şekiller var. Giderek daha da tuhaflaşan üçüncü bölümde ise yeşil bir nehrin ortasında, çıplak olarak tasvir edilmiş kadın figürleri; o insan figürlerini birleştiren ne olduğuna anlam veremediğimiz garip bağlantılar; damarlar, kollar, hangi faunaya ait olduğu belli olmayan şüpheli hayvan resimleri var. Dördüncü bölümün ise şifalı bitkilerle yapılmış bazı reçetelere ayrılmış olduğu sanılıyor. Özet ya da indekse benzeyen beşinci bölümde ise kısa kısa anlatımlar var;
Voynich üzerine uzun zamandır çalışan Medieval Academy of America’nin yöneticisi Lisa Fagin Davis, geçtiğimiz Haziran ayında CNN’e verdiği röportajında, karbon testleri yapılana dek kitabın 13. yüzyıla, o dönemin gizemli karakteri, simyacısı, büyücüsü Roger Bacon’a ait olduğu sanıldığını söylüyor. 2011’de yapılan karbon testleri ve mürekkep analizinden sonra parşömenlerin 15. yüzyıl başlarına, hatta daha kesin olarak 1404-1438 yılları arasına ait olduğu saptanmış. O tarihten sonra 250 yıl boyunca ortadan kaybolan kitap, belli ki bütün Avrupa’yı dönüp dolaştıktan sonra bir şekilde Voynich’e ulaşmış. Voynich kitabı nasıl elde ettiğine dair hiçbir bilgi vermemiş yaşarken ama ölümünden sonra karısı, kitabı Roma dışında bir sahaftan, Cizvitlerden satın aldığını söylemiş.
Bu tarihlendirme, kitabın ne Bacon’a, ne da Vinci’ye ne de Voynich’in kendisine ait olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Ama gizem perdesi hala tam aralanmış değil. Davis, şifreyi çözme işini saplantı haline getirip, bu uğurda varını yoğunu, ailesini kaybeden insanlar olduğunu anlatıyor. "El yazmasını Ruslar çözdü", "Yapay zekayla Voynich’in sırrı çözüldü", "Gizemli dil aslında antik bir Türkçe" gibi haberler çıkıyor. Yeni haber olan iddialardan biri Kanada Alberta Üniversitesi’nde çalışan bilgisayar bilimcilerine ait. Geliştirdikleri yapay zekanın kitabın 600 yıllık gizemini çözmeyi başardığını söylüyor araştırmacılar. Algoritmik deşifre denen bir teknik kullanarak el yazmasındaki bölümleri tercüme ettiklerini söylüyorlar. Algoritmalarını, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 380 farklı çevirisi üzerinde test ettikten sonra, orijinal nüshaları yüzde 97 oranında doğru bir şekilde çözmeyi başardıklarını iddia ediyorlar. Şifrelemenin, alfabetik olarak sıralanan, sözcüklerdeki harflerin belli bir kurala göre karıştırılarak tekrar dizildiği, içinde sesli harflerin olmadığı bir tür anagram olabileceği görüşüne varmışlar. Karşılaştırmalı Dil Bilimleri uzmanı olan Greg Kondrak, The Canadian Press‘e verdiği demeçte şöyle diyor: “Sözcüklerin yüzde 80’inden fazlasının İbranice sözlüklerde olduğu ortaya çıktı. Fakat bu kelimelerin bir araya geldiklerinde bir anlam ifade edeceklerini bilmiyorduk” diyor. Çeşitli bitki türlerini içeren Voynich el yazmasının ‘Bitkiler’ bölümünün ilk kısmında, “çiftçi, ışık, hava ve ateş gibi” botanikle ilgili birçok terim bulunduğunu ekliyor.
Araştırma ekibi, Transactions of the Association of Computational Linguistics‘de yayımladıkları bilimsel makalelerinde şifre çözme işlemini daha da ileri götürebilmek, algoritmik olarak üretilmiş yanlış yorumlardan kaçınmak için eski İbrani tarihçilerinin yardımı gerektiğini söylüyorlar ve “Çok iyi İbranice’si olup aynı zamanda tarihçi olan bir kişi ancak bu kanıtı değerlendirip bir ipucu izleyebilir. Bu metinleri yakından inceleyerek mesajın ne olduğunu çözebilir” diye ekliyorlar.
Alberta Üniversitesi’nden sonra, yine Kanada’dan, ama bu kez Türkiye ve Azerbaycan kökenli bir aileden gelen ilginç bir iddia daha var. Uzun yıllar dilbilim üzerine de çalışan elektrik mühendisi Ahmet Ardıç, iki oğlu Ozan ve Alp ile birlikte 2018’in Şubat ayında, kendi teorilerini anlatan bir video yayımladı. Ardıçlar, Voynich elyazmasının Ata Türkçe dedikleri eski bir diyalekt ya da farklı diyalektlerin birleşimi olan; yazıldığı gibi okunan bir alfabeyle yazıldığını öne sürüyorlar. Oğul Ozan Ardıç, videoda 300 kelimeyi deşifre ettiklerini ve el yazmasının yüzde 30’unu anlamak için bunun yeterli olabileceğini anlatıyor. Kitapta şifalı reçeteler, merhemlerle ayrıntılı bilgilerin olduğunu, özellikle biraz önce bahsettiğim çıplak kadın figürlerinin olduğu sayfalarda kürtajla ilgili ya da erkek çocuk doğurmak için nasıl beslenmek gerektiğine dair tavsiyeler olduğunu söylüyor ve diğer dilbilimcileri de kitabın tüm sayfalarını çözmek için desteğe davet ediyorlar.
Voynich elyazmasından öykünerek tasarlandığı söylenen Codex Seraphinianus. İtalyan tasarımcı Luigi Serafini’ye ait. 1981 yılında ilk kez yayımlandığında “bugüne kadar yapılmış en tuhaf ve en güzel sanat kitabı” diye tanıtılmış. Kargacık burgacık benzersiz bir alfabesi, modern çağdan ödünç alınmış figürlerle ama absürd görünen sayısız illüstrasyonla dolu kitap, fantastik bir dünyaya pencere açıyor.
Bilinmeyen bir dille ve alfabeyle yazılmış sürrealist bir ansiklopedi diyebiliriz buna. Voynich gibi Codex üzerine de çok şey yazılmış, çizilmiş, herkes kendine göre farklı anlamlar çıkarmaya, yorumlamaya çalışmış. Genetik kodlarıyla 80’lerin bilişim çağına ait ama yazıldığı günden bugüne sinemadan edebiyata, sanatın tüm alanlarına ilham vermeye devam ediyor. Nasıl bir mesaj verdiği belirsiz olsa da olağanüstü bir eser olarak kabul ediliyor. Sanat kitabı ile sanat nesnesi arasındaki sınırların ortadan kalktığı, kendisi sanat eserine dönüşen bir kitap… Yeni medyaların ve iletişim biçimlerinin, enformasyon çağının baş döndürücü hızına rağmen Codex her zamankinden güncel ve tam da yaşadığımız zamanla ilgili.
Kimileri bunun bugüne dek yayımlanmış en tuhaf kitap olduğunu; rahatsız edici ve sürreal imgelerle iğneleyici bir anlatıma sahip olduğunu düşünüyor. Grotesk bir anlatıma sahip. Serafini’nin 1970’lerde yarattığı bu kitabın genişletilmiş baskısı 2013 yılında Rizzoli tarafından yayınlanmış. Kapağındaki övgü yazısı Codex Seraphinianus’un mesajları şifrelemenin ve şifreleri çözmenin giderek önem kazandığı bilişim çağının kitabı olduğunu ve o zamanın ötesinde yaratıcı bir bakış açısı sunduğunu söyleyerek, “Eğer Serafini, 1970’lerin bilgi çağından etkilenip bu kitabı yarattıysa, acaba Facebook’un, Twitter’ın, İnstagram’ın, Google’ın olduğu bugünün dünyasında yaratılan bir Codex nasıl olurdu?” diye soruyor.
Codex’in ilk cildi, doğa bilimlerine ayrılmış. Doğa bilimleri sırasıyla botanik, zooloji, yerbilimleri, kimya, fizik, mekaniğe ayrılmış bölümlerden oluşuyor. İkinci cilt ise insan bilimlerine ayrılmış: Anatomi, etnoloji, antropoloji, mitoloji, dilbilim, gastronomi, oyunlar, moda, mimarlık ve şehircilik ele alınmış. Bugünün dünyasına ait unsurlar da görünüyor ama sürreal bir anlatım içinde çoğu zaman…
Bitkileri çizerken aklından neler geçmiş merak ediyor insan. Örümcek ağından taç yaprakları, yumru gövdeden çiçeklenenler, kor gibi ateş saçan bitkiler; elma, kiraz, muz ve ananas hibridleri, havuç köklü ikiz güller, topraktan ayrılıp denize doğru yüzen ağaçlar… Saksıda büyüyen ağaç dallarından boynuzları olan geyikler… Oldukça tuhaf, grotesk, irkiltici, rahatsız edici, hatta başka bir dünyaya, dünya dışı varlıklara aitmiş gibi görünen illüstrasyonlar var kitapta. İçinde ilaç kapsüllerinin olduğu soyulmuş bir muz, bir eli dolmakaleme dönüşmüş patenli bir adam sineklerle kaplanmış tuhaf bir araba, iki ayaklı, insan bacaklı nesneler, 1970’lerde bile absürd sayılabilecek bir giyim kuşam stili…
Voynich elyazması gibi bu kitabın da şifresini çözmeye çalışanlar, arkasında gizem arayanlar, anlamını çözmeye çalışanlar olmuş. Serafini, Codex’i yaptıktan otuz yıl kadar sonra, 2009’da Oxford’da kitapseverler için yaptığı bir konuşmada kitabının açık ya da gizli hiçbir dile denk gelmediğini, tümden uydurma olduğunu beyan edene kadar, kriptoloji uzmanlarının ve matematikçilerin, okültizmden ufoculuğa her türden gizemciliğe, bilumum ilgi alanınını boşuna meşgul etmiş. Oysa yaratıcı bir zihnin, sanat ve hayal gücünün ürünü benzeri olmayan sürrealist bir ansiklopedi, o kadar… Sürrealizm ile ona karşıt olan ansiklopediyi birleştiren bir oksimoron. Borges’in düşsel karakterlerine, İtalo Calvino’nun efsunlu masallarına ait gibi… Brueghel’in alegorik manzaraları, Escher’in imkansız perspektifleri ve mimarisinin de bu ansiklopedinin görsel ataları olduğunu söyleyebiliriz.
Luigi Serafini’ye neden bu kitabı tasarladığını sorduklarında “Codex’e başlamayı önceden planlamadım” diyor, öylece aniden ilhamın geldiğini söylüyor. 1976-78 yılları arasında Roma’da küçük bir apartman dairesine iki yıldan uzun süreliğine kapanarak yazmış bu kitabı. Henüz 27’sinde, genç bir mimardır. Serafini, Codex kitabının nasıl doğduğunu anlatırken, “O günü ve olayı çok net hatırlıyorum” diyor Pino Corrias ile yaptığı bir söyleşisinde. “Bir arkadaşım beni aradı ve beni sinemaya götürmek için alacağını söyledi. Ben de sebebini bilmeden, şöyle dedim: Hayır, evde kalacağım, bir ansiklopedi yapmam lazım. Telefonu kapattığımda, gerçekten çizmeye başladım. Bir adamla başladı, sonra bir tornavida, bir yaprak, bir alet… Sonra satırlar boyunca hayali başlıklar yazdım, otomatik bir biçimde: Dans eden işaretler ve beyaz duraklar... Levhadan levhaya geçtim, tek bir gün ara vermeden, haftalar, aylar boyunca.”
Codex’in, Voynich elyazmasından ilham aldığı söylenegeliyor ama ikisinin de bilinmeyen bir dille yazılmış olması ve dünya-dışı gibi algılanmasının dışında pek bir ortak payda yok. Serafini, röportajın devamında Serafini, Voynich elyazmasından da bahsediyor. Ona göre, insanlığın büyük gizlerinden birisi olan bu kitap bir uydurmacadan ibaret. “Kutsal Roma İmparatoru II.Rudolph antik elyazmalarına hayrandı, birisi ona yaklaşıp kulağına Voynich’in orijinal olduğunu fısıldayıverdi. Uydurma dil yaratmak, hiç de yeni bir fikir değil.” Kendisinin uydurma dilinde yazılmış kitabı Codex’e gelince “Hiçbir zaman kitabın bir anlamı olduğunu söylemedim, sadece bir oyundan ibaret. Dostlarımla iletişim kuruyorum, babalarının aksine savaşlarda birbirlerini öldürmektense iletişim kurup anlaşmayı arzulayan bir neslin ürünü.”
Serafini, kitabının bir anlamı olmadığını söylese de öte yandan Codex’in hayranları yayınlandığı 1981 yılından beri kitabın bir şey ifade etmesi zorunluluğuna inanmayı sürdürüyor. Voynich el yazmasının şifresi ise çözülmeye yakın görünüyor.
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
Sürpriz Senfonisi Allegro Molto Menueti | Joseph Haydn | 05:05 |